Orhan Pamuk

"Benim Adım Kırmızı. Özet"

16.

yüzyılda İstanbul'da dar sokaklar ve yüksek evler vardır. Bir mahallede ressamların atölyeleri bulunur. Onlar sultan için güzel minyatürler çizer. Bu çok önemlidir ve çok sabır ister. Ressamlar yerde oturur, ince fırçalar tutar ve boyayı dikkatli şekilde kağıda uygular.

Bu atölyelerde bir grup usta vardır. Her ustanın bir lakabı vardır: Kelebek, Leylek ve Zeytin. Onlar uzun zamandır birbirlerini tanır ve birlikte çalışır. Fakat onların sanat hakkındaki düşünceleri farklıdır. Bazıları sadece eski gelenekleri önemser, bazıları ise yeni bir tarz ister. Bu yüzden atölyelerde sık sık tartışmalar olur.

Sultan özel bir sipariş verir: Muhteşem minyatürlerle dolu bir kitap yapılmasını ister. Sultan, Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünü ve zenginliğini göstermek ister. Kitapta sultanın portreleri, güzel manzaralar ve günlük hayat sahneleri olmalıdır. Fakat bir sır vardır: Sultan, Avrupalılara benzeyen bazı tekniklerin resimlere eklenmesini ister. Bunun minyatürlere özel bir ihtişam katacağını söyler. Ancak birçok kişi bu yeniliğin din adamlarına ve katı bilginlere hoş görünmeyeceğinden korkar.

Ressamlar arasında Karay adlı genç bir usta vardır. O eskiden İstanbul'da yaşadı, sonra uzun süre uzaklaştı. Şimdi tekrar döndü, çünkü yaşlı hocasından bir mektup aldı. Hoca onu yeni kitapta yardım etmesi için çağırdı. Ayrıca İstanbul'da Şeküre adında bir genç kadın yaşar. Karay onu uzun zamandır sever, ama yıllardır görmedi. Onun sıcak bakışlarını ve yumuşak sesini hatırlar. Şimdi onun hayatının nasıl değiştiğini görmek ister.

Şeküre, Enişte Efendi denilen saygın bir ressamın kızıdır. Onun iki küçük oğlu vardır. Kocası savaşta kaybolmuştur. Kimse onun yaşayıp yaşamadığını bilmez. Şeküre korku içinde yaşar, çünkü çocuklarını tek başına büyütür. Üstelik kocasının akrabaları onu kendi evlerine dönmeye zorlayabilir. Ama Şeküre bunu istemez. Onların sert kurallarından ve kaba davranışlarından çekinir. Huzur ve sevgi hayal eder.


Bir gün atölyede korkunç bir olay olur: Bir ressam ölü bulunur. Onun adı İnce Efendi(ya da Zarif Efendi) idi. O akıllı bir ustaydı ve resimlerdeki

hataları görürdü. Herkes sarsılır. Kim bu cinayeti işledi, kimse anlayamaz. Şehirde korku ve güvensizlik artar. Sultan, suçluyu hemen bulmalarını emreder. İnsanlar fısıldaşmaya başlar: Belki biri yeni kitap üzerindeki çalışmayı bozmak istiyor.

Karay, Enişte Efendi'ye gider ve yeni kitap hakkındaki sırrı öğrenmek ister. Enişte Efendi açıklar ki sultan, perspektif ve realizm eklemek ister. Bu, Türk minyatürleri için alışılmadık bir şeydir, çünkü daha önce ressamlar figürleri gölgesiz, düz ve kaçış noktası olmadan çizerdi. Enişte Efendi, bu yeni sanatın din alimlerinin öfkesini çekebileceğini söyler. Fakat sultanın istediği, dünyanın insan gözüyle nasıl görüldüğünü göstermektir. Karay bunun tehlikeli ama çok ilginç bir fikir olduğunu anlar.

Karay'ı görünce Şeküre sevinir. Karay artık daha olgun ve ciddi görünür. Şeküre, eskiden gelecek hakkında konuştuklarınıhatırlar. Şimdi onun çok sorunu vardır. Çocukları bazen hastalanır, parası da azdır. Babasıyla yaşar ve babası da hem kitap, hem cinayet yüzünden endişelidir. Şeküre, Karay'a korkularını sessizce anlatır. Katilin geri gelmesinden korkar. Geceleri sokakta garip sesler duyar ve çocukları için endişelenir.

Karay yardım etmeye karar verir. Ölen İnce Efendi hakkında diğer ustaları sorgular. Kelebek, Leylek ve Zeytin çalışmaları ve yeni resimleri anlatır. Ama herkes gergindir. Karay, onların sırları olduğunu fark eder. Onların birbirine ve Karay'a nasıl baktığına dikkat eder. Bazen sözlerinde kırgınlık veya kıskançlık hisseder. Atölyede her şey sakin değildir. İnsanlar şöhret peşindedir ve sultanın gözünde değer kaybetmekten korkarlar.

Akşamları Karay, Şeküre'nin yanına döner. Şeküre onu loş ışıkta karşılar ve haber olup olmadığını sorar. Çocuklar etrafta koşar ve Karay'ın elini tutar. Karay onlara sevgi gösterir. Az da olsa yiyecek ve tatlı getirir. Şeküre ona ilgisi için teşekkür eder. Ama gelecekte ne olacağını bilmez. Karay da endişelidir, çünkü katil hâlâ serbesttir ve yine saldırabilir.

Bir gün şehirde başka bir ceset bulunur. Bu sefer ölen kişi bir ressam değildir, ama gizli resimler hakkında bir şey biliyordur. İnsanlar artık sultanın yeni kitabının lanetli olduğunu düşünmeye başlar. Kimisi, insanları bu kadar gerçekçi çizmenin günah olduğunu söyler. Ressamlar, sapkınlıkla suçlanmaktan korkar. Sultan, kitabın çabucak tamamlanmasını ister, ama çalışmak çok korkutucudur. Şehirde gerginlik hâkim olur. Geceleri birçok kişi kapı ve panjurları kilitler.

Şeküre yan odada oturur ve bu konuşmayı dinler. Biraz korkar, ama Karay'ın burada olmasına sevinir. Karay'da güç ve iyilik görür. Yine de kaybolan kocasını düşünür. Eğer kocası dönerse her şey değişecektir. Ama eğer kocası öldüyse, Karay'la evlenebilir. Çocuklar Karay'a alışmıştır. Onların gözünde Karay, onlara tatlı getiren ve masal anlatan iyi bir insandır. Şeküre, korku ile umut arasında bocalar.

Şehirde bir söylenti yayılır: Biri, Enişte Efendi'nin evinin yakınında garip bir adam gördüğünü söyler. Bu kişi sanki Şeküre'nin ailesini izlemektedir. Karay dikkatli olmaya karar verir. Geceleri kapının önünde kalmak için izin ister. Şeküre ona hasır serer ve teşekkür eder. Gece Karay hışırtılar duyar. Sokağa çıkar ve hızla kaçan bir gölge görür. Sabah olup bunu Enişte Efendi'ye anlatır. Yaşlı ressam, bunun kaybolan kocanın akrabası veya ustalardan biri olabileceğinden şüphelenir.

Karay soruşturmaya devam eder. Ressamlardan resimlerini göstermeleriniister. Çizgileri ve renkleri dikkatlice inceler. Yeni teknik izlerini arar. Bazı detayların çok gerçekçi olduğunu görür: Gözler bir yöne bakar, figürde hacim vardır. Bu, Avrupa sanatını öğrenenlerin tarzıdır. Ama cinayeti kim işledi? Karay emin değildir. Kelebek gergin görünür, Leylek soğuk ve sessizdir, Zeytin ise kurnazdır. Hepsi, kitap ve sultan için en iyisini istediklerini söyler.

Aniden yeni bir felaket olur. Enişte Efendi, odasında ağır yaralı bulunur. Şeküre onu baygın halde bulur, bağırır ve ağlar. Karay gelir ama Şeküre'nin babası konuşamayacak haldedir. Ölmeden önce sadece kitap ve büyük bir günah hakkında birkaç kelime fısıldar. Şeküre babasız kalır. Bu çok büyük bir acıdır.

Karay, işlerin çok kötüye gittiğini artık anlar. Katil gittikçe daha cesur davranır. Karay, Enişte Efendi'nin sözlerini hatırlar: "Kitaba sahip çıkın, onu tamamlayın." Yaşlı ressamın son arzusunu yerine getirmek için gerçeği bulmaya karar verir. Karay, Şeküre'ye onu ve çocukları bırakmayacağına söz verir. Şeküre umutsuzdur ama destek görür. O, Karay'dan kitabı bitirmesini ve sanatlarının günah değil, güzellik olduğunu ispatlamasını ister.


Sonunda Karay küçük bir detayı fark eder: Zeytin, atları özel bir baş eğimiyle çizer. Bu stil, ölen İnce Efendi'nin yasaklanmış bir çiziminde de görülmüştür. Karay anlar ki katil Zeytin'dir. Bunu söylemek isteyince Zeytin kaçmaya başlar. Karay onun peşinden koşar ve bağırarak durdurmalarını ister. Leylek ve Kelebek de yardım eder. Sokakta insanlar korkuyla bakar. Zeytin, eski kanunları ve gelenekleri koruduğunu haykırır.

Yeni minyatürlerin günah olduğunu söyler. Ama kimse onu dinlemez. Sultan'ın askerleri gelir ve Zeytin'i götürür.

Bütün bu olaylardan sonra şehirde sakinlik olur. İnsanlar ressamları kimin öldürdüğünü öğrenir. Sultan, kitabın tamamlanmasını emreder. Ustalar çalışmaya devam eder, ama şimdi daha tedbirlidir. Onlar yeni fikirlere saygı duyar, ama din alimlerini de incitmemeye çalışır. Sanatın değişebileceğini ve bunun her zaman kötü olmadığını anlarlar. Kelebek ve Leylek, Karay'a yardım ederek çizimleri tamamlar. İnce hatlar ve güzel renkler eklerler.

Şeküre, babasını kaybettiği için çok üzgündür. Geceleri ağlar, ama artık Karay yanındadır. Karay ona destek olur, çocuklarla oynar ve eve gerekli şeyleri getirir. Şeküre, Karay'la evlenmeye karar verir. Kocasının geri dönmeyeceğine inanır. Komşular önce dedikodu yapsa da sonra bunun en iyi karar olduğunu kabul eder. Çocuklar Karay'a "baba" demeye başlar. Şeküre gülümser. Sonunda huzurbulduğunu hisseder.

Çok geçmeden Karay, Şeküre'nin koluna girer ve İstanbul sokaklarında yürürler. Yeni resimler için boya ve fırça alırlar. Şehir hâlâ canlıdır: Pazarda satıcılar, yüksek sesler, kahve ve baharat kokuları vardır. Yüksek minarelerde müezzinler ezan okur. Evlerin çatıları arasından Boğaz görünür, gemiler geçer. Ama şimdi Karay ve Şeküre'nin kalbinde korkudan çok umut vardır. Onlar geleceği düşünür ve sanatın eski gelenekleri ve yeni fikirleri birleştireceğine inanırlar.

Böylece aşk, sanat ve suç hikayesi sona erer. Sultan'ın kitabında büyük bir emeğin gizli izi kalır: Hem klasik çizgiler vardır, hem cesur perspektif unsurları. İnce bezemelerin yanında parlak kırmızı renk göze çarpar. Bu kırmızı, "Her fırça darbesinde yaşıyorum, acıyı ve sevinci ve hatırayı yansıtıyorum," der gibi parlar. Ressamlar, sanatın kıskançlık ve öfkeye sebep olabileceğini ama aynı zamanda güzellik ve umut verebileceğini öğrenir.

İstanbul yeni bir güne uyanır. Ressamlar yine yere oturur ve yeni bir resim üzerinde düşünür. Mürekkep parşömen üzerinde kurur. Şeküre'nin çocukları avluda güler. Şeküre mis kokulu kahve yapar. Karay temiz sayfaların olduğu dosyayı açar ve fırçasını alır. Şeküre ve çocukları resmetmek ister. Onların sevgisini ve yakınlığını göstermek ister. Artık birliktedirler ve hiçbir korku onların bağını bozamaz. Kırmızı, mavi ve altın renklerde hayat devam eder.

Saltare
In più