ilham verdi" diyor. "Kırk aşk kuralını nereden biliyorsunuz ve neden kitaba 'Süslü Küfür' diyorsunuz?" diye soruyor. Aziz hemen cevap veriyor. Aziz, Türkiye ve Orta Doğu'da çok gezdiğini anlatıyor. Rumi'nin hayatını okuduğunu, maneviyat aradığını ve onu sufizmde bulduğunu söylüyor. Aşkın her zaman tatlı bir duygu olduğunu yazıyor. Ama insanlar bazen bu büyük sevgiyi "küfür" olarak görüyorlar. Çünkü Tanrı'yı ve dünyayı bu kadar açık sevmeyi anlamıyorlar.
Ella, Aziz'in mektuplarından çok etkileniyor. Her gün yeni bir mesaj bekliyor. Aziz yazıyor ki aşk, özgürlüğün anahtarıdır. İnsan değişikliği kabul etmeli, başkalarının fikrinden korkmamalı. Tanrı'nın katı bir varlık değil, sonsuz bir sevgi olduğunu söylüyor. Ella, onunla konuşmanın kalbini aydınlattığını anlıyor. Kalbi hızla çarpmaya başlıyor.
Bu arada, Ella el yazmasını okumaya devam ediyor. Kitapta sadece Rumi ve Şems değil, Konya'daki diğer insanlar da var. Tüccarlar, fakir insanlar, zor durumda olan kadınlar var. Şems bu insanlarla konuşuyor ve onlara yardım etmeye çalışıyor. Şems, bir dilenciye nasihat ediyor, "Nalyan" adlı(veya başka bir ismiyle "Çöl Gülü" denilen) bir hayat kadınıyla konuşuyor, umutsuz insanlara umut veriyor. Herkese sevgi ve ışık sunuyor.
Ella, yazarın bu farklı karakterleri nekadar derin anlattığına hayran kalıyor. Günlük hayatında başkalarının acılarını veya sevinçlerini düşünmediğini fark ediyor. Sadece evi ve ailesiyle ilgileniyor, kendisini ve hayallerini unutmuş. Şimdi anlıyor ki kalbi bir zamanlar sevmek ve yardım etmek istemiş ama bunu hatırlamayı bırakmış.
Ella ve Aziz arasındaki mektuplar daha samimi oluyor. Aziz, seyahatlerinden ve karşılaştığı insanlardan bahsediyor. Bazen insanlar onun fikirlerini kabul etmiyor ama o yoluna devam ediyor. Aziz, herkesin korkusu olduğunu ama aşkın korkudan güçlü olduğunu söylüyor. Ella da ona Amerika'daki hayatını, büyümüş üç çocuğunu anlatıyor. Evlendiği zaman kocasını sevdiğini ama şimdi bağ hissetmediğini anlatıyor. Aziz onu dinliyor ve "İnsan kaderini değiştirme hakkına sahiptir" diyor.
Bir anda Ella, Aziz'le buluşmak istediğini fark ediyor. İçinden bunu itiraf etmeye çekiniyor. Onun sözlerine ve özgür ruhuna âşık olduğunu seziyor. Ama artık mektuplar olmadan yaşayamıyor. Cesaretle yazıyor: "Seni görmek istiyorum." Aziz, başka bir şehirde, başka bir ülkede buluşmayı öneriyor. Onu bir yolculuğa davet ediyor. Rumi'nin yaşadığı yerleri göstermek istiyor.
Ella çok heyecanlanıyor ve korkuyor. Eşi ne olduğunu anlamıyor. Onu
dalgın ve sessiz görüyor. Çocuklar da değişimi fark ediyor ama ne diyeceklerini bilmiyorlar. Ella suçluluk hissediyor. Ama o da biliyor ki bu adımı atmazsa sonsuza dek mutsuz olacak.
Sonunda Ella bilet alıyor ve Aziz'e gidiyor. Buluştuklarında, Ella sıcak gülümseyen sade bir adam görüyor. Aziz ona saygı ve şefkatle yaklaşıyor. Birlikte uzun uzun konuşuyorlar. Kitabı, sufi aşk kurallarını tartışıyorlar. Aziz, aşkın değişime hazır olmak ve başkasına özgürlük vermek olduğunu söylüyor. Ella, kocasını, çocuklarını ve eski hayatını üzüntüyle hatırlıyor. Ama uzun zamandan beri ilk defa derin nefes aldığını hissediyor.
Beraber küçük bir yolculuğa çıkıyorlar. Eski camileri, kiliseleri, sakin sokakları geziyorlar. Rahiplerle, papazlarla, sıradan insanlarla konuşuyorlar. Ella, Rumi ve Şems'i düşünüyor. Onlar da aynı sokaklarda yürüdüler, aşk ve inanç hakkında konuştular. Bazen gece, Ella evini ve çocuklarını hatırlayıp ağlıyor. Aziz onu teselli ediyor: "Gerçek sevgi aileyi yok etmez. Bizi dürüst olmaya çağırır."
Günler geçiyor. Ella kendinde değişiklik hissediyor. Daha yumuşak ama daha güçlü biri oluyor. Gerçeği görmekten artık korkmuyor. Şems'in "Değişimden korkma, çünkü iyi bir şeyi kaybedebilirsin ama daha iyisini bulabilirsin" sözlerini hatırlıyor. Bu sözler kalbine dokunuyor. Çocuklarına mektuplar yazıyor. "Sizi bırakmadım, sadece kendimi arıyorum" diye anlatıyor. Cevaplar farklı oluyor: Kimi kızıyor, kimi üzülüyor, kimi de anladığını söylüyor. Ama Ella biliyor ki eski mutsuz hayatına dönemez.
Aziz, "Süslü Küfür"ün onun için bir çağrı olduğunu söylüyor. Tanrı'yı kalbin sesiyle sevmekten korkmamalıyız, diyor. Aziz, insanların onu anlamamasını hatırlıyor. Fakat Rumi, şiirleri ve güçlü ruhuyla bu zorlukları aşıyor. Ella, Aziz'in kararlılığına hayran kalıyor. Kendi ruhunda da özgürlüğe olan arzu olduğunu görüyor.
El yazmasınıneredeyse bitirdiğinde, Ella dosyayı kapatıyor ve gökyüzüne bakıyor. Kırk aşk kuralını hatırlıyor. "Aşk sözle anlatılamaz ama kalple anlaşılabilir. Tanrı kalbimizdedir ve onu keşfetmemizi bekler." Ella bu düşünceleri her gün tekrarlıyor. Artık hayat ona ağır gelmiyor. Hayat, sürprizlerle dolu bir yol oluyor.
Yolculuğun sonunda, Ella yaşadıklarına bakıyor. Başlangıçtaki hüznü hatırlıyor. Rumi ve Şems'i okuyunca yazdığı ilk mektubu hatırlıyor. İçinde büyük bir aşkın ne olduğunu anlamak istediğini hatırlıyor. Şimdi yanında çok yakın hissettiği biri var. Ella gülümsüyor, çünkü kalbi uyandı.
Ella, Rumi'ye, Şems'e, Aziz'e ve kendine minnettar. Aşkın sadece romantik bir duygu olmadığını anlıyor. Aşk, her insanda Tanrı'yı hissetmek, korkmayı bırakmak ve ışığa yönelmek. Etraf karanlık olsa bile ışığa doğru yürümek. Başka bir insanı onun eksikleri ve acılarıyla kabul etmek. En sonunda da kendi hatalarını affetmek ve yeniden başlamak.
Ella'nın uzun hikâyesi böyle bitiyor. O, Rumi ve Şems Tebrizi'nin eski efsanesinde yaşamın anlamını buldu. "Süslü Küfür"ü okuyunca kırk aşk kuralını öğrendi. Değişime cesaret etti, risk aldı ve özgürlük hissini buldu. Onu zorlu günler bekledi: Gözyaşları, endişeler ve ayrılıklar. Ama aynı zamanda yeni keşifler, manevi bir güç ve kalbinde şükran duygusu vardı. Şimdi Ella'nın gözleri aşka açık. Hayatın her sayfası ona yeni dersler getirecek. Tıpkı Rumi'nin bir zamanlar Şems'ten öğrendiği gibi.
Bu yüzden "Kırk Aşk Kuralı" Ella için sadece uzak bir geçmişin hikâyesi değil, bir rehber oldu. İnsan kalbi, ışığa izin verirse mum gibi yanabilir. Artık Ella geleceği düşünürken bilinmezlikten korkmuyor. Çünkü biliyor ki aşk, zamandan, mesafeden ve hatta ölümden bile güçlü. Bu düşünce ona yeni ve daha iyi bir yarın için inanç veriyor.